meritking kingroyal Deneme Bonusu Veren Siteler deneme bonusu veren siteler 2024 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler casino siteleri casino siteleri 2024 deneme bonusu veren siteler casino siteleri deneme bonusu veren siteler denemebonusuverensiteler.best deneme bonusu veren siteler casino siteleri deneme bonusu veren siteler casino siteleri 2023 instagram takipçi satın al slot siteleri bonus veren siteler yeni casino siteleri yeni casino siteleri deneme bonusu veren siteler kazandıran bahis siteleri 30tl bonus veren siteler casinositeleri.best hoş geldin bonusu veren siteler bonus veren siteler rokubet giriş casino siteleri parmabet grandpashabet slot oyun siteleri canlı casino siteleri slot siteleri casino siteleri deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri deneme bonusu veren siteler vbet deneme bonusu deneme bonusu veren siteler takip.org deneme bonusu veren siteler Tarafbet Onwin deneme bonusu
  • BIST 100

    10320,00%1,59
  • DOLAR

    32,25% -0,05
  • EURO

    35,04% -0,04
  • GRAM ALTIN

    2466,20% 0,01
  • Ç. ALTIN

    3948,78% 0,00

Dünya bu ismi konuşuyor! Robert Oppenheimer kimdir?

Daha vizyona bile girmeden son zamanlarda oldukça popüler olan Oppenheimer filmi ilgi toplamaya devam ediyor. Film bu kadar merak edilirken doğal olarak akıllara Oppenheimer kimdir? sorusu da geliyor. Dünya bu ismi konuşuyor!

BİYOGRAFİ 17.07.2023 21:18:00 0
Dünya bu ismi konuşuyor! Robert Oppenheimer kimdir?

Daha vizyona bile girmeden son zamanlarda oldukça popüler olan Oppenheimer filmi ilgi toplamaya devam ediyor. Film bu kadar merak edilirken doğal olarak akıllara Oppenheimer kimdir? sorusu da geliyor. Dünya bu ismi konuşuyor! Peki Robert Oppenheimer kimdir? İnceleyelim...

Takvimler 16 Temmuz 1945 tarihini gösteriyordu. Günün erken saatleriydi. Robert Oppenheimer, bir kontrol sığınağında oturmuş dünyayı değiştirecek anın gelmesini bekliyordu. Aşağı yukarı 10 kilometre ötede, New Mexico'da bulunan Jornada del Muerto çölünün soluk renkli kumları birazdan insanlık tarihinin ilk atom bombası testi olan Trinity'ye sahne olacaktı.

 

Oppenheimer, gerginliğin tükettiği bir adamdı. Her zaman zayıf bir insan olmuştu ama Manhattan Mühendisler Bölgesi'nin bilimsel kolu olan ve atom bombasının tasarımını ve inşasını üstlenen Y Projesi'ni üç yıl boyunca idare etmek, Oppenheimer'ı 52 kiloya kadar düşürmüştü. 178 santimetrelik boyuyla iskelet gibi görünüyordu. Geceleri sadece dört saat uyuyor, kaygıları ve aşırı sigara tüketiminin yol açtığı öksürükleri nedeniyle sık sık uyanıyordu.

16 Temmuz 1945 günü yaşananlar, tarihçiler Kai Bird ve Martin Sherwin'in kaleme aldığı 2005 tarihli Oppenheimer biyografisi American Prometheus'taki (Amerikan Prometheus) kritik olaylardan biriydi. Söz konusu kitap ülkemizde 21 Temmuz'da vizyona girecek olan Oppenheimer filminin de temelini oluşturdu.

Bird ve Sherwin'in aktardığına göre, ABD ordusunda görevli bir general, Oppenheimer'ın geri sayım anlarındaki ruh halini şu sözlerle özetlemişti: "Son saniyelerde Dr. Oppenheimer'ın gerginliği daha da artmıştı. Çok nadir nefes alıyordu..."

 

Yaşanan patlamanın sonucunda ortaya çıkan ışık, Güneş'i bile gölgede bıraktı. 21 kiloton dinamite eşdeğer bir güç açığa çıkmış, o güne kadar görülmüş en büyük patlama yaşanmıştı. Oluşan şok dalgası 160 kilometre uzaktan bile hissedilmişti. Patlamanın sesi ortalığa yayılır ve mantar bulutu gökyüzüne yükselirken Oppenheimer'ın yüz ifadesi "çok büyük bir rahatlamaya" dönüştü. Arkadaşı ve meslektaşı Isidor Rabi, Oppenheimer'ın birkaç dakika sonraki hâlini şu ifadelerle tarif edecekti:

"Yürüyüşünü asla unutmayacağım. Arabadan inişini asla unutmayacağım. Yürüyüşü High Noon filmindeki gibiydi. Öyle bir cakası vardı. Başarmıştı."

Oppenheimer ise 1960'larda verdiği röportajlarda, patlamadan sonraki saniyelerde aklına kutsal Hindu metni Bhagavad Gita'dan şu cümlenin geldiğini söylemişti: "Şimdi ben Ölüm oldum, dünyaları yıkan oldum."

MANHATTAN PROJESİ'NİN KALBİ VE BEYNİYDİ

Arkadaşlarının aktardığına göre, Oppenheimer sonraki günlerde gittikçe derinleşen bir depresyon içinde olduğu izlenimini veriyordu. Bir arkadaşı, "Robert o iki haftalık süreçte çok hareketsizleşti ve dalgınlaştı çünkü olacakları biliyordu" diye anlatacaktı o hâlini. Hatta bir sabah Japonların yaklaşan kaderinden üzüntüyle bahsetmiş ve küçümser bir tavırla, "O zavallı insancıklar, o zavallı insancıklar" demişti. Ancak bu depresif hâl kısa sürmüş, Oppenheimer birkaç gün içinde yine o gergin, odaklanmış ve müşkülpesent hâline dönmüştü.

 

Örneğin askeri taraftaki muhataplarıyla yaptığı bir toplantıda "zavallı insancıklar"ı tamamen unutmuş gibi görünüyordu. Bird ve Sherwin'e göre, bombayı doğru koşullarda atmanın önemine takmıştı kafasını. "Elbette yağmurlu ya da sisli bir havada atmamalılar. Çok yüksekte patlatmalarına da izin vermeyin. Hesaplarımızla sabitlediğimiz irtifa en doğrusu. Çok yükseğe çıkmasınlar yoksa hedef çok fazla zarar görmez" diyordu.

Trinity'den bir ay sonra meslektaşlarından oluşan bir topluluğa Hiroşima'ya atılan atom bombasının başarıya ulaştığını söylerken, "muzaffer bir dövüşçü gibi ellerini birbirine bağlayıp kafasının üzerine kaldırmıştı". Aldığı alkış neredeyse tavanı çökertecekti.

Oppenheimer, Manhattan Projesi'nin kalbi ve beyniydi. Atom bombası üzerinde en fazla emeği olan insandı. Savaştan sonra Oppenheimer'la çalışmış olan Jeremy Bernstein, başka hiç kimsenin atom bombasını icat edemeyeceğine inanıyordu. 2004 tarihli biyografisi A Portrait of an Enigma'da (Bir Bilmecenin Portresi) Bernstein şu satırlara yer veriyordu: "Oppenheimer, Los Alamos'un yöneticisi olmasa, iyisiyle kötüsüyle İkinci Dünya Savaşı'nın nükleer silahlar kullanılmadan sona ereceğine eminim."

Oppenheimer'ın emeklerinin karşılığını almasının üzerine sergilediği tepkilerin çeşitliliği ve değişme hızı hayret verici olabilir. Ancak gergin kırılganlık, hırs, büyüklük duygusu ve ölümcül bir kederin tek bir insanda toplanması, hele ki bu tepkileri yaratan projede bu kadar önemli rol oynamış bir insanda toplanması çok zor bir durum.

Bird ve Sherwin de kitaplarında Oppenheimer'dan "enigma" yani bilmece diye bahsediyor ve ekliyordu: "Büyük bir liderin karizmatik özelliklerini sergileyen bir teorik fizikçi, muğlaklıkları besleyen bir estet." Oppenheimer bir bilim insanıydı. Ama aynı zamanda bir arkadaşının tabiriyle "birinci sınıf bir hayal gücü manipülatörüydü".


ZENGİN BİR AİLENİN ŞIMARIK OLMAYAN OĞLUYDU

Bird ve Sherwin'in aktardığına göre, Oppenheimer'ın karakterinde bulunan ve ne arkadaşlarının ne de biyografi yazarların açıklayabildiği çelişkiler, gençlik yıllarından itibaren gözlemlenebiliyordu.

1904 yılında New York'ta dünyaya gelen Oppenheimer, tekstil ticaretiyle zenginleşmiş birinci nesil Alman Yahudi bir ailenin oğluydu. Şehrin en zengin mahallelerinden Upper West Side'da duvarlarını Avrupa sanatının seçkin eserlerinin süslediği büyük bir apartman dairesinde oturuyorlardı. Üç hizmetçileri ve bir şoförleri vardı.

Çocukluk arkadaşlarına göre Oppenheimer, varlıklı bir ailede büyümüş olmasına karşın şımarık değildi, cömertti. Okul arkadaşı Jane Didisheim onu "inanılmaz kolay kızaran, çok kırılgan, çok pembe yanaklı, çok utangaç" ama aynı zamanda "çok zeki" biri olarak hatırlıyordu. Didisheim, Oppenheimer hakkında, "Çok kısa süre içinde herkes onun diğer herkesten farklı ve üstün olduğunu kabul etti" ifadelerini kullanmıştı.

Oppenheimer, 9 yaşına geldiğinde felsefe metinlerini Yunanca ve Latince asıllarından okumaya başlamıştı. En büyük tutkusu mineralojiydi. Central Park'ta dolaşıyor, bulduklarıyla ilgili New York Mineraloji Kulübü'ne mektuplar yazıyordu. Mektupları o kadar yetkindi ki kulüp yetkilileri karşılarındaki kişinin bir yetişkin olduğunu zannetmiş ve Oppenheimer'ı sunum yapmaya davet etmişti.

Bird ve Sherwin'e göre, entelektüel mizacı genç Oppenheimer'ın içindeki yalnızlığa katkıda bulunan bir faktördü. Bir arkadaşı yazarlara, "Çoğu zaman kafası yaptığı ya da düşündüğü şey her neyse onunla meşgul olurdu" demişti.

Toplumsal cinsiyet beklentilerine uyum sağlayıp sağlamamak umurunda değildi. Sporla ya da kuzeninin dediği üzere "o yaş grubunun harala gürelesiyle" hiç ilgilenmiyordu. "Diğer çocuklar gibi olmadığı için sık sık dalga geçiliyor ve aşağılanıyordu."

Ama ailesi çocuklarının dehasından emindi. Oppenheimer daha sonra şöyle diyecekti: "Ebeveynimin bana olan güveninin karşılığını nahoş bir ego geliştirerek verdim. Eminim benimle temas kurma şanssızlığını yaşayan çocuklar da yetişkinler de bunu hakaret addetmiştir."

Bir başka arkadaşına da şöyle demişti: "Bir kitabın sayfalarını çevirip, 'Evet, evet, tabii, bunu biliyorum' demek hiç eğlenceli değil."

ÜNİVERSİTE HAYATI DEPRESYONLA GEÇTİ

Harvard Üniversitesi'nde kimya okumak için ailesinden ayrılan Oppenheimer'ın psikolojisinin zayıflığı o günlerde açığa çıktı: Kırılgan kibri ve gizlemeyi başaramadığı hassasiyeti kendisine zarar veriyor gibi görünüyordu. 1923 yılında kaleme aldığı ve 1980'de Alice Kimbal Smith ile Charles Weiner'ın editörlüğünü yaptığı bir koleksiyon kapsamında yayınlanan mektubunda Oppenheimer şu ifadeleri kullanıyordu:

"Birçok tez, not, şiir, hikâye ve ıvır zıvırın üzerinde çalışıp yazıyorum... Üç farklı laboratuvarı karıştırıyorum... Çay servis edip birkaç kayıp ruhla bilgi sahibi gibi konuşuyorum, düşük seviye enerjiyi kahkaha ve yorgunluğa damıtmak için hafta sonları çalışmıyorum, Yunanca okuyorum, potlar kırıyorum, masamda mektup arıyorum ve ölmüş olmayı diliyorum. Voila."

Smith ve Weiner'ın yayımladığı sonraki döneme ait mektuplar, Oppenheimer'ın sorunlarının Cambridge'deki lisansüstü çalışmaları sırasında da devam ettiğini gösteriyordu. Öğretmeni Oppenheimer'ın zayıflıklarından biri olan uygulamalı laboratuvar çalışmaları konusunda ısrarcıydı. 1925'te kaleme aldığı mektupta Oppenheimer, "Oldukça kötü bir zamandan geçiyorum. Laboratuvar çalışmaları korkunç sıkıcı ve bu işte o kadar kötüyüm ki herhangi bir şey öğrendiğimi hissetmek imkânsız" diyordu.

Yaşadığı gerilim birkaç ay sonra laboratuvardaki kimyasallarla zehirlenmiş bir elmayı kasten öğretmeninin masasının üzerinde bırakan Oppenheimer'ı felaketin eşiğine getirdi. Arkadaşları daha sonra bu hareketin ardındaki motivasyonun kıskançlık ve yetersizlik hisleri olduğunu söyleyecekti. Öğretmeni elmayı yemedi ama Oppenheimer'ın Cambridge'deki yeri tehlikeye girdi. Okul yönetimi ancak bir psikiyatristle görüşmesi kaydıyla Oppenheimer'ın eğitimine devam edebileceğine karar verdi.

Psikiyatrist psikoz teşhisi koydu ancak tedavinin bir faydası olmayacağını belirterek Oppenheimer'ı gözden çıkardı. İlerleyen zamanda o günler hakkında konuşan Oppenheimer, özellikle Noel tatili sırasında intiharı ciddi ciddi düşündüğünü söyleyecekti.

Bir sonraki yıl Paris seyahati sırasında yakın arkadaşı Francis Fergusson, Oppenheimer'a kız arkadaşına evlenme teklif ettiğini söyledi. Oppenheimer'ın bu habere tepkisi Fergusson'ı boğmaya çalışmak oldu. Fergusson o dakikaları, "Elinde bir bagaj kayışıyla arkamdan geldi, kayışı boğazıma doladı... Onu üzerimden atmayı başardım, yere düştü ve ağlamaya başladı" diye aktaracaktı.

OPPENHEİMER'I İYİLEŞTİREN PROUST OLDU

Psikiyatrinin yarı yolda bıraktığı Oppenheimer'ı kurtaran edebiyat oldu. Bird ve Sherwin'e göre, Korsika'daki bir yürüyüş tatili sırasında Marcel Proust'un À la recherche du temps perdu'sünü (Kayıp Zamanın İzinde) okumuş ve kitapta kendi ruh hâlinin yansımalarını görmüştü. Bu sayede kaygılarından arınan Oppenheimer daha şefkatli bir varlığın kapısını aralamıştı. Kitapta geçen "kişinin sebep olduğu acılara kayıtsızlığı" ve "zalimliğin korkunç ve kalıcı formu"yla ilgili bir paragrafı ezberlemişti. Bu tatilde bir arkadaşına söylediği şu sözlerle adeta geleceği tahmin eder gibiydi: "En çok hayranlık duyduğum insan türü pek çok şeyde sıra dışı düzeyde iyi olup gözyaşlarıyla lekelenmiş bir çehreyi korumayı başarandır."

Oppenheimer İngiltere'ye çok daha moralli döndü; daha sonra aktardığı üzere "daha nazik ve daha hoşgörülüydü". 1926'nın başlarında Göttingen Üniversitesi Teorik Fizik Enstitüsü'nün direktörüyle tanıştı. Direktör Oppenheimer'ın teorisyen olarak yeteneklerini kısa süre içinde fark edip onu enstitüye davet etti. Smith ve Weiner'ın aktardığına göre, Oppenheimer 1926'yı daha sonra "fiziğe girdiği" yıl olarak nitelendirecekti.

Sonraki yıl doktorasını ve doktora sonrası bursunu aldı. Aynı zamanda teorik fiziği geliştiren bir topluluğun parçası oldu, ömür boyunca arkadaşlık edeceği bilim insanlarıyla tanıştı. Bu bilim insanlarının birçoğu gelecekte Los Alamos'ta Oppenheimer'la çalışacaktı.

ABD'ye dönen Oppenheimer, fizik kariyerini sürdürmek için California'ya taşınmadan önce birkaç ay Harvard'da vakit geçirdi. Bu dönemde yazdığı mektupların tonu daha sağlam ve cömert bir ruh hali içinde olduğunu gösteriyordu. Küçük kardeşine yazdığı mektuplarda aşktan ve sanata olan artan ilgisinden bahsediyordu.

Berkeley'de bulunan California Üniversitesi'nde deneycilerle birlikte çalıştı, onların kozmik ışınlar ve nükleer parçalanmayla ilgili sonuçlarını yorumladı. İlerleyen dönemde "bütün bunların ne demek olduğunu anlayan tek kişi" olduğunu söyleyecekti.

İlerleyen yıllarda kurduğu bölümün kökeninde sevdiği teoriyle ilgili iletişim kurma isteği yatıyordu. Kendisini başlangıçta "zor" bir öğretmen olarak tanıtmıyordu ama bu rolü sayesinde kendisini Y Projesi döneminde taşıyan karizmasını ve sosyal konumunu edinmişti. Smith ve Weiner'ın kitabında alıntılanan bir meslektaşı, Oppenheimer'ın öğrencilerinin ellerinden geldiğince onu taklit etmeye çalıştığını belirtiyor ve ekliyordu: "Jestlerini, mimiklerini, vurgularını kopyalamışlardı. Hayatlarını gerçekten etkilemişti."

1930'larda akademik kariyeri güçlenirken Oppenheimer sosyal bilimlere zaman ayırmayı sürdürüyordu. O dönemde Hindu metinleriyle tanıştı, İngilizceye çevrilmemiş Bhagavad Gita'yı okuyabilmek için Sanskritçe öğrendi. Entelektüel bir ilginin yanı sıra 1920'lerde Proust'la başladığı bibliyoterapiyi devam ettirmek istiyordu. Aristokrat bir ailenin iki kolu arasındaki savaşı anlatan Bhagavad Gita Oppenheimer'a Y Projesi sırasında yaşadığı ahlakî muğlaklığa doğrudan uygulayabildiği bir felsefi temel sağladı. Kitap vazife, kader ve sonuçtan kopuş fikirlerini vurguluyor, neticelerden korkmanın eylemsizliği meşru göstermek için kullanılamayacağını vurguluyordu. Oppenheimer 1932'de kardeşine yazdığı bir mektupta Gita'ya referans veriyor ve böyle bir felsefeyi hayata geçirme fırsatı yaratacak durumlardan birinin savaş olduğunu belirtiyordu.

Oppenheimer 1930'ların ortalarında aşık olduğu psikiyatrist ve fizikçi Jean Tatlock ile tanıştı. Bird ve Sherwin'in aktardığına göre, Tatlock'un karakteri de Oppenheimer'ınki kadar karmaşıktı. Sosyal vicdan dürtüsüyle hareket eden Tatlock için bir çocukluk arkadaşı "harikalık dokunuşu" olduğunu söylemişti. Oppenheimer, Tatlock'a defalarca evlenme teklif etti ama reddedildi. Tatlock sayesinde Oppenheimer, radikal siyasetle ve John Donne'un şiirleriyle tanıştı. Oppenheimer, 1940'ta biyolog Katherine Harrison'la evlenmesinin ardından da zaman zaman Tatlock'la görüşmeye devam etti. Yakın çevresinde "Kitty" olarak anılan Harrison ise Y Projesi'ne katıldı. Burada flebotomi (kan alma) uzmanı olarak çalışıyor ve radyasyonun tehlikelerini araştırıyordu.

GENERAL LESLİE GROVES ONU SEÇTİ

1939 yılı itibarıyla nükleer tehlike siyasetçilerden ziyade fizikçiler nezdinde kaygı uyandırıyordu. Konuyu ABD yönetiminin gündemine taşıyan şey ise Albert Einstein'ın kaleme aldığı bir mektup oldu. Tepkiler yavaş yavaş geldi ama bilim dünyası işin peşini bırakacak gibi değildi. Nihayetinde başkan da harekete geçmeye ikna edildi. Ülkedeki önde gelen fizikçilerden biri olan Oppenheimer, nükleer silahların potansiyeline daha yakından bakmak için görevlendirilmiş birkaç bilim insanından biriydi.

Eylül 1942 itibarıyla ve kısmen Oppenheimer'ın ekibinin sayesinde, bir bombanın mümkün olduğu anlaşıldı ve bu silahı geliştirmek için somut planlar hazırlanmaya başladı. Bird ve Sherwin'e göre, bu girişimin başına getirilme ihtimali olduğunu duyan Oppenheimer, kendi hazırlıklarına başlamıştı. Bir arkadaşına, "Komünistlerle olan tüm bağlarımı kesiyorum. Bunu yapmazsam hükümet beni kullanmakta zorlanacak. Hiçbir şeyin ulusa olan faydamı engellemesini istemiyorum" demişti.

Einstein daha sonra şu ifadeleri kullanacaktı: "Oppenheimer'ın sorunu şu: Onu sevmeyen bir şeyi yani ABD yönetimini seviyor." Ne var ki vatanseverliği ve memnun etme isteği, işe alınmasında büyük rol oynadı.

Bomba projesinin bilimsel direktörünü bulma görevi, Manhattan Mühendisler Bölgesi'nin askeri lideri General Leslie Groves'a verilmişti. Groves 2002 tarihli biyografisi Racing for the Bomb'da (Bomba Yarışı) Oppenheimer'ın adını önerdiğini ama muhalefetle karşılaştığını anlatıyordu. Groves'un aktardığına göre, Oppenheimer'ın "aşırı liberal geçmişi" kaygı yaratıyordu. Ancak Groves yeteneğinin ve bilim bilgisinin yanı sıra Oppenheimer'ın "mağrur hırsı"ndan da bahsetmişti. Manhattan Projesi'nin güvenlik şefi şu noktaya da dikkat çekiyordu: "Sadece sadık olmadığına aynı zamanda görevini başarıyla tamamlayıp bilim tarihindeki yerini elde etmesine hiçbir şeyin engel olmasına müsaade etmeyeceğine ikna olmuştum."

The Making of the Atomic Bomb (Atom Bombasının Arka Planı-1988) isimli kitapta Oppenheimer'ın arkadaşı Isidor Rabi'nin Oppenheimer'ın bu göreve seçilmesine hiç ihtimal vermediği ama daha sonra "General Groves'un dehasının bir örneği olduğunu" kabul etmek zorunda kaldığı belirtiliyordu.

Los Alamos'ta Oppenheimer aykırı, interdisipliner yargılarını her alana uyguladı. Avusturya doğumlu fizikçi Otto Frisch, 1979 tarihli otobiyografisi What Little I Remember'da (Hatırladığım Birkaç Şey) Oppenheimer'ın bilim insanlarının yanı sıra bir ressam, bir filozof ve birkaç başka olasılık dışı karakteri işe aldığını çünkü medeni bir topluluğun bu kişiler olmadan tamamlanmamış olacağına inandığını yazıyordu.

SAVAŞIN SORUMLULUĞUNUN YÜKÜ AĞIR GELMEYE BAŞLADI

Savaştan sonra Oppenheimer'ın tavrı değişmeye başladı. Nükleer silahları "saldırganlık, sürpriz, dehşet" araçları olarak nitelendiriyor ve silah endüstrisine "şeytan işi" diyordu. Ekim 1945'te gerçekleşen bir toplantıda Başkan Truman'a, "Elimin kana bulandığını hissediyorum" demişti. Başkan daha sonra yapacağı açıklamada, "Ona kanın benim elimde olduğunu, endişelenmesi gerekenin ben olduğumu söyledim" diyecekti.

Atom bombasının geliştirildiği dönemde Oppenheimer hem kendi tereddütlerini hem de meslektaşlarınınkileri rahatlatmak için şu argümana sığınmıştı: Bilim insanları olarak onlar silahın nasıl kullanılacağına dair kararlardan sorumlu değildi, sadece işlerini yapıyorlardı. Kan dökülürse bu siyasetçilerin sorumluluğuydu. Ancak bomba atıldıktan sonra Oppenheimer'ın güveni sarsılmaya başlamıştı. Bird ve Sherwin'in aktardığı üzere, savaştan sonra Atom Enerjisi Komisyonu'nda görev yapan Oppenheimer, temellerini attığı hidrojen bombası gibi daha güçlü nükleer silahların geliştirilmesine karşı çıkmıştı.

Bu tavrı nedeniyle 1954 yılında Oppenheimer hakkında soruşturma açıldı ve güvenlik yetkileri iptal edildi. Bu artık politika çalışmaları yapamayacağı anlamına geliyordu.

AKADEMİK TOPLUM OPPENHEİMER'I DESTEKLEMEK İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPTI

1963 yılında ABD hükümeti bir siyasi rehabilitasyon işareti olarak Oppenheimer'ı Enrico Fermi Ödülü'ne layık gördü. Ancak 1954'teki güvenlik yetkilerinin iptali kararı 2022 yılına kadar geçerliliğini korudu. Bir başka deyişle Oppenheimer'ın sadakati ancak ölümünden 55 yıl sonra teyit edildi.

Oppenheimer hayatının son dönemlerinde bombayı yaratan teknik başarının gururuyla yarattığı sonuçların suçluluğu arasında gidip geldi. İstifa mektubunda birkaç kez bombanın kaçınılmaz olduğunu söylüyordu.

Sonraki 20 yılı Princeton Üniversitesi İleri Çalışmalar Enstitüsü'nün direktörü olarak geçiren Oppenheimer burada Einstein'la ve birçok tanınmış fizikçiyle çalıştı.

Ergenliğinden beri çok sigara içen Oppenheimer, hayatının çeşitli dönemlerinde tüberkülozla mücadele etti. 1967 yılında gırtlak kanserinden öldüğünde 62 yaşındaydı. Ölmeden iki yıl önce bilimle şiirin arasındaki farkı şu çok basit ifadeyle ortaya koymuştu: "Şiirin aksine bilim aynı hatayı tekrarlamamayı öğrenme işidir."


Kaynak: tr.mashable.com


İYİ Partili bir milletvekili daha CHP’ye geçiyor

KOAH’ın yeni mutasyonu Türkiye’den çıktı: Kod adı “Q0 RİZE”

Depremzedenin sesini duymadılar!

Rize'de FETÖ operasyonu: 4 kişi yakalandı

Tam kıvamında kolay reçel için tüm püf noktaları

Emekliye cillop gibi bayram hediyesi

Astrolojiye inananların zeka seviyesini açıkladılar!

Süper Lig’de 37. haftanın hakemleri belli oldu!

21 Aralık tarihi hangi burç olur?

Kripto para nasıl alınır? Nasıl satılır?

TOGG t10f satış fiyatı ne kadar?

MasterChef 2024 yeni sezon ne zaman?

MEB Bursluluk Sınavı Açıklandı Mı?

SGK yaş şartı 43, 44, 45, 46'ya düşüyor: İşte erken emeklilik tablosu

Fenerbahçe kombine fiyatları ne kadar?

İnstagram neden açılmıyor? 16 Mayıs İnstagram'da sorun mu var, neden yüklenmiyor?

Mourinho'nun ilk transferi kim olacak?

Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin skorunu açıkladı

PTT'den dar gelirli ailelere 900 TL fatura desteği!

Yeniden Başlamak Filmi nerede çekiliyor, konusu ne?

En zeki burçlar hangileri?

Avrasya Tüneli geçiş ücretine zam geldi mi?

E-YÖKDİL sınav yerleri açıklandı mı?

NİLSU BERFİN AKTAŞ eşi kim?

Squid Game Sezon 2 ne zaman?

Dimes İsrail malı mı, boykot listesinde var mı? Dimes Türk malı mı, sahibi kim?

İOKBS bursluluk sınav sonuçları açıklandı mı? İOKBS bursluluk sınav sonuçları sorgulama ekranı!

Ömrü uzatmak mümkün mü?

Ayhan Bora Kaplan nasıl yakalandı?

Arda Kardeşler hangi takımlı?

Yükleniyor

Depremzedenin sesini duymadılar!

Tam kıvamında kolay reçel için tüm püf noktaları

Emekliye cillop gibi bayram hediyesi

Astrolojiye inananların zeka seviyesini açıkladılar!

Kripto para nasıl alınır? Nasıl satılır?

TOGG t10f satış fiyatı ne kadar?

MasterChef 2024 yeni sezon ne zaman?

MEB Bursluluk Sınavı Açıklandı Mı?

SGK yaş şartı 43, 44, 45, 46'ya düşüyor: İşte erken emeklilik tablosu

İnstagram neden açılmıyor? 16 Mayıs İnstagram'da sorun mu var, neden yüklenmiyor?

İYİ Partili bir milletvekili daha CHP’ye geçiyor

Zafer Partili aday Ali Develi, Adana'da Ülkü Ocakları'nın saldırısına uğradı

CHP Milletvekili Kaya, "Mevsimlik tarım işçilerini görmezden geliniyor"

AK Partili isim dev borç için tepki çeken sözler

BAKAN ALİ YERLİKAYA'DAN ANNELER GÜNÜ MESAJI: "SİZLER BAŞIMIZIN TACISINIZ"

CHP LİDERİ ÖZGÜR ÖZEL'DEN ANNELER GÜNÜ MESAJI

CHP’Lİ BAKIRLIOĞLU: "SOMA’DA HEM İŞÇİLER HEM YARGI KATLEDİLDİ"

‘Mülteci sorunu milli güvenlik sorunu’

BBP: Üreticiye hak ettiği yaş çay taban fiyatı verilsin

Özgür Özel Cumhurbaşkanı adayı olacak mı?

Trabzon'da 91 bin 600 boş makaron ele geçirildi

UZUNGÖL DE HES PROTESTOSU “HER DEREDE HES’LERİN VAR AMA BU ÜLKEDE BAŞKA UZUNGÖL YOK.

Kütahya Şehir Hastanesi, 3 binin üzerinde hastaya hizmet verdi

Kars-Erzurum kara yolunda kar nedeniyle ulaşımda aksamalar yaşanıyor

Samsun'da Genç kız yaşam savaşını kaybetti

Atletizm Geliştirme Grup yarışmaları Elazığ’da yapıldı

Yer Artvin: Konut patladı, kıyma alınamıyor

Erzurum'da kadın cinayeti: Eşini ve kızını bıçaklayarak öldürdü

Trabzon’da Alzheimer hastalarında yeni tanı yöntemi!

Trabzon'da sobadan sızan gaz 3 kişiyi hastanelik etti

PTT'den emekliye 5000 TL destek!

50.000 TL destek ödemesi! Tek şartla verilecek

16 Mayıs 2024 dolar / euro bugün kaç TL?

Özelleştirme sırası Ajet’te mi?

Ekonomik kriz yakarak derinleşiyor: 6,3 milyon tapuya e-haciz konuldu

2024 yılı yaş çay alım fiyatı 19 TL oldu

İkinci el otoda satışlar durdu, fiyatlar düşmedi

Emekliler ne kadar zam alacak?

Bu hafta piyasada gözler Fed kararında

Konut satışıyla büyük rant transferi yapılıyor

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 36 32 1 3 65 99
2.Fenerbahçe 36 29 1 6 61 93
3.Trabzonspor 36 19 13 4 16 61
4.İstanbul Başakşehir 36 17 12 7 11 58
5.Beşiktaş 36 16 13 7 6 55
6.Kasımpaşa 36 15 14 7 -4 52
7.Alanyaspor 36 12 10 14 3 50
8.Rizespor 36 14 15 7 -8 49
9.Sivasspor 36 12 12 12 -10 48
10.Antalyaspor 36 11 13 12 -6 45
11.Adana Demirspor 36 10 12 14 -2 44
12.Samsunspor 36 11 16 9 -8 42
13.Kayserispor 36 11 14 11 -12 41
14.Konyaspor 36 9 14 13 -11 40
15.Ankaragücü 36 8 13 15 -4 39
16.Gazişehir Gaziantep 36 10 18 8 -10 38
17.Fatih Karagümrük 36 9 17 10 -3 37
18.Hatayspor 36 8 15 13 -9 37
19.Pendikspor 36 9 18 9 -30 36
20.İstanbulspor 36 4 25 7 -45 16
1.Galatasaray 36 32 1 3 65 99
2.Fenerbahçe 36 29 1 6 61 93
3.Trabzonspor 36 19 13 4 16 61
4.İstanbul Başakşehir 36 17 12 7 11 58
5.Beşiktaş 36 16 13 7 6 55
6.Kasımpaşa 36 15 14 7 -4 52
7.Alanyaspor 36 12 10 14 3 50
8.Rizespor 36 14 15 7 -8 49
9.Sivasspor 36 12 12 12 -10 48
10.Antalyaspor 36 11 13 12 -6 45
11.Adana Demirspor 36 10 12 14 -2 44
12.Samsunspor 36 11 16 9 -8 42
13.Kayserispor 36 11 14 11 -12 41
14.Konyaspor 36 9 14 13 -11 40
15.Ankaragücü 36 8 13 15 -4 39
16.Gazişehir Gaziantep 36 10 18 8 -10 38
17.Fatih Karagümrük 36 9 17 10 -3 37
18.Hatayspor 36 8 15 13 -9 37
19.Pendikspor 36 9 18 9 -30 36
20.İstanbulspor 36 4 25 7 -45 16