meritking kingroyal Deneme Bonusu Veren Siteler deneme bonusu veren siteler 2024 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler casino siteleri casino siteleri 2024 deneme bonusu veren siteler casino siteleri deneme bonusu veren siteler denemebonusuverensiteler.best deneme bonusu veren siteler casino siteleri deneme bonusu veren siteler casino siteleri 2023 instagram takipçi satın al slot siteleri bonus veren siteler yeni casino siteleri yeni casino siteleri deneme bonusu veren siteler kazandıran bahis siteleri 30tl bonus veren siteler casinositeleri.best hoş geldin bonusu veren siteler bonus veren siteler rokubet giriş casino siteleri parmabet grandpashabet slot oyun siteleri canlı casino siteleri slot siteleri casino siteleri deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri deneme bonusu veren siteler vbet deneme bonusu deneme bonusu veren siteler takip.org deneme bonusu veren siteler Tarafbet Onwin deneme bonusu

Cinsel isteksizlik hastalığı ve tedavisi

Cinsel isteksizlik hastalığı ve tedavisi

"Cinsel isteksizlik" veya tıbbi terimiyle "cinsel soğukluk", cinsel isteğin veya libidonun azalması veya yokluğu durumunu tanımlar.

Bu durum genellikle bireyin cinsel aktivitelere ilgi duymaması veya cinsel dürtülerini yaşamaması olarak kendini gösterir. Cinsel isteksizlik bir hastalık değil, daha çok bir cinsel sağlık sorununu veya psikolojik durumu ifade eder.

Cinsel isteksizlik birçok farklı faktörden kaynaklanabilir:

Psikolojik Faktörler: Stres, kaygı, depresyon, ilişki sorunları, beden imajı problemleri gibi psikolojik etmenler cinsel isteksizliğe neden olabilir.

Fizyolojik Faktörler: Hormonal dengesizlikler, bazı kronik hastalıklar (örneğin diyabet), ilaçların yan etkileri, obezite gibi fizyolojik nedenler de cinsel isteksizliğe yol açabilir.

İlaçlar: Bazı ilaçlar cinsel isteği azaltabilir. Antidepresanlar, anksiyolitikler ve bazı tansiyon ilaçları gibi ilaçlar cinsel isteksizliğe neden olabilir.

Yaş: Yaşlanma süreci cinsel istekte azalmaya yol açabilir, ancak bu her birey için geçerli değildir.

Kültürel ve Sosyal Faktörler: Toplumsal normlar, cinsellik hakkındaki inançlar ve değerler cinsel isteksizliği etkileyebilir.

Tedavi, cinsel isteksizliğin altında yatan nedenlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Öncelikle, cinsel isteksizliğin nedenlerini anlamak ve gerektiğinde bir sağlık profesyoneli ile görüşmek önemlidir. Tedavi, bireysel terapi, çift terapisi, yaşam tarzı değişiklikleri, hormon tedavisi veya ilaçlar gibi farklı yöntemleri içerebilir.

Unutulmaması gereken önemli bir nokta, cinsel isteksizliğin oldukça yaygın bir sorun olduğu ve utanılacak bir durum olmadığıdır. Çoğu durumda, profesyonel yardım alarak bu sorunun üstesinden gelmek mümkündür.

 

Üroloji ve Cinsel İşlev Bozuklukları Uzmanı Prof. Dr. Enis Rauf Coşkuner, cinsel işlev bozuklukları ve cinsel istekte azalmanın artık çözümsüz olmadığını vurgulayarak, utandıran sorunda yeni nesil tedavi yöntemlerini anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.


Üroloji ve Cinsel İşlev Bozuklukları Uzmanı Prof. Dr. Enis Rauf Coşkuner toplumda görülme sıklığı yüzde 50’yi bulabilen cinsel isteksizliğin çiftler arasında çok ciddi sorunlara hatta boşanmalara neden olabildiğini belirtirken, günümüzde bu sorunların tedavisine yönelik çok önemli ilerlemeler kaydedildiğini söyledi.

Altında kimi zaman diyabet, kalp, tiroit ve böbrek hastalığı ve hormonal sorunlar gibi önemli etkenler yatabilirken, kimi zaman da stres, yorgunluk, yaşlanma ve psikolojik etkenler ‘utandıran’ ve doktora bile gitmeye çekinilen bu soruna neden olabiliyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Üroloji ve Cinsel İşlev Bozuklukları Uzmanı Prof. Dr. Enis Rauf Coşkuner cinsel istek azlığının kişi tarafından her zaman bir sorun olarak algılanmayabildiğini ancak sağlıklı bir toplumu sağlıklı bireylerin oluşturduğunu ve cinselliğin de bunun vazgeçilmez bir parçası olduğunu belirterek “İnsan vücut sağlığı bir bütündür. Cinselliğimiz bu bütünlüğün bir parçasıdır. Ne yazık ki yaşamımız boyunca cinsellikle ilgili kişisel, ailesel ve toplumsal birçok belirleyiciler ile karşılaşırız. Çoğunda bunlarla mücadele etmek yerine, çatışmamak için yaptırımları kabullenmeyi tercih ederiz. Dolayısıyla konu ile ilgili eğitim eksikliğimizin yanı sıra kaçışımız da söz konusudur. Oysa ki cinselliğini inkar eden bir beden eksiktir. Cinselliği talep etmek ise en doğal haktır. Bu kadar doğal olan bir sürecin daha isteğini duymanın bile sorun olabileceğini düşünmemek kendinden bir kaçıştır.” dedi.

Erkekler daha fazla başvuruyor
Cinsel istek bozukluğunun ülkemizde görülme sıklığı erkeklerde 50’ye ulaşabilirken, doktora başvurularda da ağırlığı erkekler oluşturuyor. Bunun nedenlerinden birinin de ‘cinselliğin öncelikle erkeğin hakkı ve görevi olduğuna dair yanlış toplumsal inanış’ olduğuna değinen Prof. Dr. Coşkuner sözlerine şöyle devam etti:

“Kadınlarda yaklaşım biraz daha kabulleniş ve doğal görme düzeyindedir. Oysa ki toplumda karşılaşılma oranları istatistiklerin çok üzerinde seyretmektedir. Burada ana sorun; cinsiyet farklılıklarının ötesinde olayın bir çift problemi olmasıdır. Cinselliğin tüm alanlarında bir bütünü sadece parçalar halinde incelemek doğru değildir. Dolayısıyla bu konuda da en doğru ve uygun yaklaşım; çiftleri bir bütün olarak incelemektir. Kişiler de bunun doğallığını kabul ederek olaya yaklaşırsa daha verimli sonuçlar alınır. Cinselliği doğalın bir parçası olarak gördükçe ve gösterdikçe işler daha kolaylaşacaktır. Önce kendinden kaçmayan bir beden, sonra partnerinden kaçmayan bir kişi ve sonuçta sorunu görüp uzmanından kaçmayan bir çift kavramı gelişecektir. Bunun oluşmasını sağlamak toplumsal yapı ve bileşenlerinin amacı olmalıdır. Bu nedenle toplumun her kademesinde ve hepimize önemli görev düşmektedir.”

Hayatın herhangi bir evresinde de görülebiliyor
Prof. Dr. Coşkuner, cinsel istek azlığının, kişinin cinsel aktivitelerinin başladığı ilk dönemden itibaren yani hayat boyu olabileceği gibi hayatının herhangi bir evresinde de ortaya çıkabildiğini dile getirdi.

Erkeklerde cinsel istek azlığının nedenlerine ilişkin konuşan Coşkuner, şunları kaydetti:

"Hormonal: Androjen eksikliği (özellikle testosteron hormonunda düşüklük), hiperprolaktinemi (prolaktin hormonunda yükseklik), troit bozuklukları Psikolojik: Öfke ve kaygı, depresyon, travma sonrası stres sendromu İlaçlara bağlı: Özellikle başka amaçlı kullanılan bazı ilaçların yan etkisi sonucu (antidepresan tedavisi gibi) İlişki çatışması Kronik hastalıklar: Koroner kalp hastalığı, kalp yetmezliği, diyabet, felç geçirme, böbrek yetmezliği vs., ereksiyon problemi, yaşlanma."

Coşkuner, kadınlardaki yaygın nedenleri ise şu şekilde sıraladı:

"Medikal: Hormonal bozukluklar (östrojen, prolaktin, testosteron, troit hormonları), diyabet, hipertansiyon, idrar kaçırma, artrit, nörolojik hastalıklar başta olmak üzere kronik seyirli pek çok hastalık beraberinde bu sorunu yaratabilir. Psikolojik: Cinsellikle ilgili kötü deneyimler, stres ve yorgunluk, odaklanamama, kaygı, depresyon, kendine güven azlığı, vücut görüntüsüne olan güvensizlik gibi pek çok neden bu soruna yol açabilir. İlişki ile ilgili problemler: Partnerin cinsel problemleri, ilişkide yetersizlik, partnerle cinsellik konusunda iletişim kuramama. Bazı ilaçlar; Bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaç grupları da kadını bu yönde olumsuz etkileyebilir. Kültürel: Kadının içinde yaşadığı toplum ve kültürü, cinselliği algılayışı, cinsellikte kadına yüklediği roller, kısıtlamalar etkili olabilir."


Yeni nesil yöntemlerle etkili tedavi
Kadınlarda cinsel istek azlığına çok çeşitli etkenlerin yol açabildiğini bu nedenle kadında böyle bir sorun değerlendirilirken konunun çok yönlü ele alınarak incelenmesi ve neden veya nedenlerinin ortaya konulması gerektiğini belirten Prof. Dr. Enis Rauf Coşkuner; erkeklerin tedavisinde ise hasta eğitiminden başlanarak, hormonal veya hormonal olmayan ilaç tedavisi ile psikolojik terapi tekniklerine kadar pek çok seçenek kullanılabildiğini söyledi:

Prof. Dr. Coşkuner yeni tedavi yöntemleriyle ilgili şöyle konuştu:

“İnsan cinselliğinin ve cinsel isteğin giderek daha çok anlaşılması beraberinde sorunlara yeni çözümleri de sunmaya başladı. Özellikle merkezi sinir sistemi üzerinde cinselliği yöneten alanların net tespiti ve bunların üzerine etkili olabilecek yeni tedavi metotları umut vaat etmektedir ve hatta aktif kullanıma sunulan ürünler de yavaş yavaş gündeme gelmektedir. Geçtiğimiz yüzyıl insan cinselliğini anlamaya başladığımız bir dönemdi, bu yüzyılda ise toplanan bilgilerin sorunların çaresine dönüştüğü bir dönem olmaya başladı ve dahası da gelecek gibi gözüküyor.’’