Erken yaşam ve suç dünyasına giriş
Yaser Abu Şebab, 19 Aralık 1993'te Gazze'nin doğusundaki Rafah'ta, Tarabin Bedevi kabilesine mensup bir ailede dünyaya geldi. Genç yaşta okulu bırakıp uyuşturucu kaçakçılığına yöneldi. Mısır ve İsrail'den Gazze'ye sigara ve uyuşturucu kaçakçılığı yaptı. 2015 yılında Hamas tarafından uyuşturucu ticareti suçlamasıyla tutuklandı ve 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Hamas'a karşı direniş ve yardım konvoylarının yağmalanması
Ekim 2023'te Gazze'de saldırıların patlak vermesiyle birlikte Abu Şebab, İsrail bombardımanları sırasında hapisten kaçmayı başardı. Kaçışından sonra, uyuşturucu ticaretinin kârlı olmaktan çıkmasıyla birlikte yağmalama faaliyetlerine yöneldi. 2024 yılı itibarıyla Abu Şebab, eski Filistin Otoritesi Güvenlik Güçleri'nden oluşan yaklaşık 100 kişilik bir çeteye liderlik ederek, Gazze'ye giren yiyecek ve malzeme kamyonlarına saldırılar düzenledi.
İnsani yardım konvoylarının güvenliği
Mayıs 2025'te, Abu Şebab ve çetesi, Birleşmiş Milletler ve Kızılhaç araçları da dahil olmak üzere insani yardım konvoylarını güvence altına almaya başladı. Hamas, Abu Şebab'ı İsrail ile iş birliği yapmakla suçlayarak, onun grubu tarafından insani yardım giriş yollarının güvenliğini sağladığını iddia etti. Abu Şebab bu süreçte, Gazze'deki yerleşimlere dönmek isteyen ailelere yiyecek ve barınma sağlama vaadinde bulundu.
Rafah üzerindeki kontrol ve siyasi iddialar
Haziran 2025'te Abu Şebab, Filistin Otoritesi'nin meşru otoritesi altında faaliyet gösterdiğini duyurdu ve doğu Rafah sakinlerine evlerine dönmeleri çağrısında bulundu. Ancak, bu açıklamalar, Hamas tarafından "İsrail işgal güçlerini desteklemek" olarak nitelendirildi ve ailesi tarafından da dışlandı. Hamas, Abu Şebab'ı hedef alarak suikast girişimlerinde bulundu.
Son gelişmeler
2 Temmuz 2025'te, Gazze İçişleri Bakanlığı, Abu Şebab'a teslim olmasını ve yargılanmasını talep etti. Bu gelişmeler, Gazze'deki siyasi ve askeri dinamiklerin ne kadar karmaşık olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Abu Şebab'ın durumu, bölgedeki çatışmaların ve insani krizin derinleştiği bir dönemde, uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmeye devam ediyor.